Ben Seks Bağımlısıyım

Ben Seks Bağımlısıyım

Merhaba, benim adım Ayşe. 36 yaşında, 1.70 boyunda, 54 kilo, koyu ela gözlü, açık tenli ve açık kumral, 2 çocuk (bir kız, bir erkek) annesi, 9 yıllık evli ve yoğun çalışan bir kadınım. Ve ben bir Ex Nemfomanım! Gündelik hayatımda eski bir Nemfoman olmanın izlerini halen taşıyor olsam da, tedaviden önceki halime kıyasla çok daha fazla Otokontrole sahibim. Fakat tedavi öncesi hayatımın travmatik anıları vicdanımı rahatsız ediyor. Onun da ötesinde vicdanımı asıl rahatsız eden; hatırladıklarımın beni neredeyse aynı derecede etkilemesi ve heyecanlandırması. Sanırım yakın tarihli uzun tedavim, ancak kendimi kontrol edebilmek konusunda yardımcı oldu bana. Hissettiklerim ve arzuladıklarım pek değişmiş değil. Sonuçta problemim; sadece hormonal bir sorun değil, son derece dengesiz geçmiş bir çocukluğun dışa vurumuydu. Ve Psikoterapiler, sanırım bilinçaltımdaki asıl nedenlere çok az çare olabildi.

Öte taraftan da, bir sürü erkek kuzenin olduğu bir ailenin en küçüğü ve tek kızı olmak yeteri kadar zordu zaten. Sürekli prenses gibi el sütünde tutulmam ve her istediğimin anında yapılması, haddinden fazla şımarık ve Narsist bir karakter geliştirmeme neden oldu. Ama bunun suçunu kimse bende göremez sanırım. Kabul ediyorum; ailem, iki taraftan da oldukça varlıklıydı ve herkes ailenin tek kızının, belki de sahip oldukları imkanlarında ötesinde mutlu olmasını istiyordu. “Bahsettiğin zorluk bunun neresinde?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim! Ama bu durum olabilecek en ters şekilde geri tepti. Verilen aşırı değer kendimi gerçekten bir prenses sanmama neden olsa da, belli bir yaştan sonra bu aşırı değer; üzerimde çok büyük bir yük hissetmeme ve saçma sapan şeyler yapmama yol açtı. Aslında olan; basit bir denklemi eşitleme çabasıydı. Verilen aşırı değeri bir şekilde dengelemem gerekiyordu ve buna ne zaman karar verdiğimi tam hatırlayamasam da; en kısa yolun cinsellik olacağı sonucuna vardı alt bilincim…

Sanırım daha 16-17 yaşlarındayken başlayan hormonal dengesizlikler sebep oldu böyle bir karar almama. Ya da ben öyle sanıyorum, çünkü bu kararı bilinç altımın nasıl ve neden aldığı hakkında en ufak bir fikrim yok! Sırayla gelişen bazı olaylar, zaten çok düşük olan Otokontrolümün de yardımıyla işlerin çığırından çıkmasına neden oldu. Daha küçükken oynanan evcilik veya doktorculuk gibi oyunlarda bile, normalde sergilenen karşı cinsi keşif faaliyetlerinden daha fazlasını yapardım. Çevredeki ve sokakta birlikte oynadığım erkeklerin hemen hemen hepsi, benimle oynayabilmek için neredeyse birbirleriyle kavga ederlerdi.

Eteğimi kaldırıp, külotumu indirmek ve karşımdakinin bacak aramla ilgilenmesine izin vermek çok sıradan gelmeye başlamıştı bir zamandan sonra. Elbette aynısını karşımdakinden de beklerdim ve bir oyuncakla oynar gibi oyun arkadaşımın küçük pipisiyle oynamak çok zevkli gelirdi bana. 16-17 yaşlarıma geldiğimde; yaşça büyük erkeklerin benimle ilgilenmelerinin daha zevkli olduğunu keşfettim. Fakat bir sorun vardı; ailemdeki erkeklere benzemeyen, yani bana kendimi bir prenses gibi hissettirmeyen erkekler beni daha çok cezbediyordu. Ailemdeki, rol modeli olarak görebileceğim bütün erkekler; nazik, çoğunlukla açık kumral ve hatta sarışın, bakımlı ve nasıl konuşmaları gerektiğini bilen erkeklerken, beni heyecanlandıran erkekler bu tanımların tam zıttı olan erkeklerdi. Kaba saba, genelde esmer ve aşırı kıllı, bıyıklı veya sakallı, kültürsüz ve doğru dürüst düşünüp hareket etme yetisinden yoksun adamlardı amımın karıncalanmasına neden olanlar…

Daha da basit anlatmak gerekirse; aklınıza gelebilecek en klişe magandalar ve hanzolar! Onların bana yakın olmaları, dokunmaları; bacaklarımın titremesine neden olurdu. Büyürken çevremdeki bütün erkeklerin beni üstün bir prenses gibi görmelerine alışıktım, ama bu kaba saba adamların beni bir eşya veya değersiz bir mal gibi görmeleri; hatta sadece cinsel tatminleri için bir araç olarak görmeleri, içimde kelebeklerin uçuşmasına neden oluyordu. İtiraf etmem gerekirse; bunu ilk hissettiğim zamanlar, hissettiklerimden korkmuştum. Fakat kendimle mücadelem kısa sürmüş ve ilkel benliğim fazla da uğraşmadan kararlarıma hakim olmuştu…

Lisede, okulun en beğenilen ve yakışıklı çocuklarının ilgisi bile beni fazla etkilemezken; benden yaşça çok daha büyük öğretmenlere, veya hademelere, bugünkü okullarda giyilen eteklere kıyasla çok daha uzun olan, pileli okul eteğimin altından bacaklarımı, kasıklarımı, hatta iç çamaşırlarımı göstermek; onlarında baktığını ve beğendiklerini görmek; beni çok daha fazla mutlu eden ve heyecanlandıran bir durumdu. Hayatımın o döneminde de yeteri kadar saçma sapan ilişkim oldu. Ama o dönemler reşit olmadığım için bunlardan bahsetmeyeceğim. Ama kısaca; hayatımın sonraki dönemlerinde yaşadıklarımın temelleri o zamanlarda atılmıştı desem kesinlikle yanlış olmaz.

Liseyi bitirip, üniversiteye başlayacağım zaman ailemin tek istediği beni yurt dışına yollamaktı. Ama benim klişe erkeklerimden uzaklaşma gibi bir niyetim yoktu! Yaşım 18 olur olmaz, ailemi çokta fazla ikna etmeye gerek duymadan kendi evime çıktım. Ve zamanının o saçma sapan Üniversite sınavında, çokta zorlanmadan yüksek bir puan alıp, tek tercih ile istediğim okula ve bölüme girdim. Ankara’da, bütün Türkiye’de gayet iyi ünü olan özel bir üniversitede işletme bölümüne girdim. Zaten işlerin iyice hızlanıp kontrolden çıktığı dönem de bu dönemdi. Benim kadar olmasa da; cinsel dürtüleri ve hazları hemen hemen aynı derecede sıra dışı olan küçük bir grupla kısa sürede kaynaşarak; akla hayale gelmeyecek uç şeyler yaşamaya başladım. Ve bu durum tedavime kadar sürdü.

Anlatacağım hikaye; saçma sapan, rezilliklerle dolu, çoğu erkeğe cinsel açıdan iştah kabartıcı gelse de, son derece sefil bir hayatın özet anlatımı olacak. Sanırım yeni bir terapi olarak hikayemi paylaşacağım. Hadi bakalım, faydası olacak mı?

Kapıcının Yüzsüzlüğü!

O senenin Ağustosunda kendi evime taşındıktan sonra kısa sürede okul telaşına düşmüştüm. İlk birkaç ay, tanıdık çok olsa da üniversite hayatına ve yalnız yaşamaya alışmakla geçmişti. Çevre edinmekte hiçbir zaman sıkıntım olmamıştı ve zaten liseden bir arkadaşım benimle aynı okuldaydı. Kısa sürede samimi olduğumuz 5 kişi daha eklendiğinde grubumuza, aslında daha sonra gelecek zamanlarda neler yaşayabileceğimiz baştan belliydi. Ben zaten zır delinin tekiydim! Liseden arkadaşım Aslı da benden pek farklı değildi. Onunla birlikte daha lise zamanlarımızda yaptıklarımız sayesinde, yaşıtlarımız arasında pekte iyi olmayan kendimizce bir ün edinmiştik bütün Ankara’da. Ama diğerlerinin de eklenmesiyle zıvanadan çıkacağımız günler başlamıştı. Benim ve Aslı’nın üstüne; Fatoş, Pelin, Funda, Burçin ve Ebru da eklenmişti. Her biri birbirinden deli, hatta bir araya geldiğinde birbirini daha beter yoldan çıkaran 7 kız! Ve o dönem tam Club zamanlarıydı. Kısacık, hatta kalça hizasında giyilen etekler, transparan elbiseler, uçuk makyajlar, saçma sapan tavırlar zamanı…

Kısa sürede lisede edindiğimiz ünün üstüne, yeni eklenenler ile birlikte daha da beter bir ün edinmiştik. Fakat yaşadığım ilk saçmalık onlardan bağımsız, hatta okulla bile alakası olmayan, evimde yaşadığım bir olaydı. Geçen birkaç ay sonunda, evime gelip ortalığı toparlamaktan sıkılan annem; apartman görevlisin eşinin evlere temizliğe gittiğini öğrenmişti. Evim, genelde bütün toplanmaların ve partilerin merkezi olduğundan, ortalık inanılmaz derecede dağılıyordu ve annemin geldiği günler onun hoşuna gitmeyecek şeyleri baştan biraz toparlasam bile, genelde annemin, (Kızım bu ne hal!) tarzında kınayan bakışlarıyla karşılaşıyordum. Böylece kadının, haftanın 2 hatta bazı zamanlar 3 günü evime temizliğe gelmesine karar verdi annem. Ve kısa sürede, benim sorumsuzluklarımdan dolayı kadına evin bir anahtarının verilmesi kararlaştırıldı!

Bu kararın üstünden çok uzun bir süre geçmeden saçmalıklar başladı zaten. İlginç ve anlam veremediğim bir durumu fark etmem çok zaman almadı; hem temiz hem kirli iç çamaşırlarımda zaman zaman bir nem veya kaskatı kesilmiş bazı kısımlar oluyordu, çoğunlukla da tam vajinamın denk geldiği bölgede. İlk zamanlar pek umursamadım. Nemin; kirlidekilerdeki külotlarımda benden kalan, temizler içinde de yıkamadan kalan bir şey olduğunu düşündüm safça. Külotlarımdaki katılığı ise; kirlilerde yine kendi akıntılarımdan kaynaklanan bir şey diye açıklasam da, temizlerde ne olabileceğini tahmin edemiyordum hiç bir şekilde. Hemen hemen bütün iç çamaşırlarım bu halde olduğundan, kendimce yaptığım bu saf açıklamaları gerçek varsayarak kullanıyordum yinede.

Fakat bu durum neredeyse bir ay kadar devam edince ciddi anlamda meraklanmaya başladım ve aklımdan bir sürü olmadık senaryo geçmeye başladı. Aklımdan geçen bir senaryonun, o anda olasılığı en düşük olduğunu düşünsem de, aslında doğru olduğunu uzun ve zahmetli bir yoldan öğrendim. Mesele basitti aslında; birinin iç çamaşırlarımla haşır neşir olduğu hemen hemen şüphe götürmeyecek bir gerçekti ve külotlarımdaki nemin ve katılığın, aslında ‘Sperm!’ olduğu konusunda neredeyse emindim. Fakat ilk zamanlarda şüphelendiğim isimler; evime gelen arkadaşlarımdı. Durumun aslında ne kadar farklı olduğunu, kurduğum bir sistem sayesinde anladım…

O zamanlar, şimdiki gibi hafızası çok büyük hardiskli kameralar yoktu ve küçük belleklere çekim yapılıyordu. Bende de bu basit kameralardan birisi vardı ve bunu, evde verdiğim birkaç parti sırasında odama kurmuştum. Fakat küçük bellekli olduğundan en fazla 2 saatlik çekim yapabiliyordu bu kameralar. Yine de bu partiler sırasında kimseyi yakalayamamıştım. Fikrimi değiştirip; kamerayı, okula gitmeden önce kurmaya başladım ben de. Yine de bu şekilde bile, aslında gerçekten ne olduğunu görmem yaklaşık 2 hafta almıştı kameranın yetersiz çekim süresi yüzünden.

Okuldan eve döndüğüm bir gün, o sıralar rutin olarak yaptığım şekilde; kırmızı şarabımı açıp, başka hiçbir şeyle ilgilenmeden kamera kaydını izlemeye başladım. Boş odamı izlemeye alıştığımdan hızlı bir şekilde ileri sararak seyrediyordum. Kameranın zamanı, hemen hemen bir saati gösterdiği sırada hızlı sarmada gördüğüm şey, yudumladığım şarabı, eve taşınırken aldığım koko halıma saçmama neden oldu neredeyse. Eve temizliğe gelen kadının kocası, yani apartman görevlisi, yani daha da kaba bir tabirle kapıcı, odama girmişti! Kamera ekranından seyrettiğim siyah beyaz görüntülerde adam odama girdikten sonra gayet rahat hareketlerle dolabımı açıyor, sonrasında yurtdışından özenerek aldığım bazı özel iç çamaşırlarımla birlikte yatağıma geçip pantolonunu ve külotunu çıkarıyor, sonrasında iç çamaşırlarımı değiştirerek; birini koklarken, diğerini eliyle sikine sürterek mastürbasyon yapıyordu!

Şok olmuş durumdaydım. Gördüklerime kesinlikle inanamıyordum. Fakat içimdeki o Nemfoman anında tepki vermişti. Kameradaki görüntüler daha sona gelmeden durdurdum ve adamın elinde tanıdığım, Paris’ten aldığım; kenarları beyaz dantelli, tamamı tül transparan olan siyah tangamı bulmak için odama gittim. Çekmeceleri biraz karıştırdığımda külotumu, arkalara tıkıştırılmış halde buldum. Ve tam olması gereken yerde, yani vajinamın denk geldiği yerde, nemden biraz daha fazlası vardı. Saydam bir şekilde adamın spermlerini görebiliyordum. Sanırım artık ne olduklarını, şüphem kalmadığı için daha rahat tanıyordum. Önce yavaşça parmağımla dokusunu hissettikten sonra yaklaşarak keskin kokusunu içime çektim. İtiraf etmeliyim ki baştan çıkarıcıydı. Daha fazlası için cesaret ederek dilimin ucuyla tadına baktım. İlk algıladığım; tuzlu ve ekşi tadıydı. Bu, anında bacak aramın karıncalanmasına neden oldu. Neredeyse günlük ped kullanmamı gerektirecek kadar ıslandığım sırada, hızlı bir kararla altımdaki külotumu çıkarıp elimdekini geçirdim altıma ve iyice vajina dudaklarımın arasına çektim. Zevkten neredeyse başım dönerken içeri geçerek, şarabımı bir dikişte bitirdim ve kadehimi neredeyse görgüsüzlük sayılabilecek kadar tekrar doldururken kameradaki donmuş görüntüyü tekrar başlattım…

Tahmin ettiğim gibi kapıcı şu anda altımda olan külotuma titreyerek boşalıyordu. Adam boşalırken, ben de elimi bacak arama götürerek külotumdaki ıslaklığı iyice içime bastırdım ve aldığım zevk gözlerimi kapatmama neden oldu. Bu iğrenç adam külotlarımı kullanarak bana sahip oluyordu aslında! Benim bilgim ve isteğim dışımda dolaylı yolla olsa da benimle birlikte oluyor, aslında bir nevi tecavüz ediyordu bana haftalardır. Bunun düşüncesi daha da ıslanmama neden oldu ve daha sert bir içkiye ihtiyacım olduğuna karar verdim. Bir elim hala külotumdaki ıslaklığı içime doğru bastırırken kamerayı yine durdurdum ve açık mutfağın, solana bakan tarafındaki tezgahın üzerinde dizilmiş olan içki şişeleri içinden Tekila’yı bulup çıkardım. Yanında küçük bir shot bardağı da alıp hemen kameranın karşısına geçtim yine…

Ama yeterli değildi. Olanları daha büyük görmek istiyordum ve hiç üşenmeden tekrar yerimden kalkarak, uzun zamandan beri arayıp ta bulamadığım kameranın TV ara kablosunu aramaya başladım. Şanslı bir şekilde daha önce hiç bakmadığım bir yere bakarak, çalışma odasında, büyük ayakkabı koleksiyonuma ayırdığım açık dolabın en alt rafında buldum kabloyu ve hızlıca kamerayı TV’ye bağladım. Olayların başladığı yere kadar geri sarıp tekrar izlemeye başladım olan biteni. Kapıcının odama girmesinden, dolabımı karıştırmasına kadar bütün detayları izledim ve adam yatağıma oturup, altımdaki külotu sikine sarmasıyla aldığım zevk daha da arttı. Kapıcı, sikini külotuma her sürttüğünde bende aynı şekilde altımdaki aynı külotu dudaklarımın arasına sürtüyordum. Adamın yaptıklarını seyrederken bir yandan da adamın külotumdaki yarı kurumuş haldeki spermleri ile mastürbasyon yapıyordum resmen ve aldığım zevk anlatılamaz derecedeydi. Ve ilginç bir şekilde neredeyse TV’deki kapıcıyla aynı anda orgazm oldum. Kendimi hiç kısıtlamadan yüksek sesle inleyerek olmuş ve inanılmaz zevk almıştım…

Boşalırken kapattığım gözlerimi açarken, kameranın çektiklerinin de bittiğini ve kapıcının TV karesinden çıktığını düşünmüştüm, ama gördüklerim düşündüğüm gibi değildi. Kapıcı başka bir külotumu eline almış ve dizlerini kırmış bir şekilde yatağıma oturmuştu. Tekrar ereksiyon olması için fazla zaman gerekmemişti. Bu sefere elindeki külotumu koklarken, yorganın altından çıkardığı yastığıma doğru mastürbasyon yapıyordu. Benim de elimin bacak arama gitmesi için fazla zaman gerekmemişti. Elim tekrar bacak arama giderken düşündüğüm şeyi yapmasını istiyordum içten içe. Ve düşündüğüm şeyi kısa süre içinde yapmıştı. Neredeyse aynı derecede yastığımın üstüne boşaldı. Sonrasında aceleyle elindeki külotumla yastığımın üstündekileri sildikten sonra hızlıca giyindi ve ortalığa saçtığı iç çamaşırları dolabıma tıkıştırarak kameranın görüş alanından çıktı…

Kapıcı görüntüden kaybolduğu anda kamerayı durdurdum ve hemen yatak odama gittim. Ve o anda sabah aslında yatağımı yaptığımı hatırladım. Oysa yastığım yorganın üstündeydi. Yastığı elime alarak yüzüme yaklaştırdım. Külotumdan aldığım kokuyu tekrar almam çok kolay olmuştu. Yastığı tekrar yatağıma koydum ve uzandım. Yüzümü iyice yastığımda o kokuyu aldığım kısımlara gömerken bir yandan altımdaki külotun üstünden kendimi okşuyor, bir yandan yastıktaki o katı kısımları yalıyordum. Saat kaça kadar buna devam ettiğimi hatırlamıyorum, ama o gece 4 kez daha kendimi tatmin etmiştim.

Ertesi gün karmakarışık bir kafayla uyandım. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Bir ara kilitleri değiştirip, yeni anahtarı kapıcının eşine vermemeyi bile düşündüm, ama bu çok çabuk gelip giden bir düşünce olmuştu. Ve sonunda devam etmeye karar verdim. Bu durum üç hafta daha aynı şekilde devam etti. Her akşam büyük bir heyecanla eve geliyor ve kapıcının boşaldığı külotlarımı bulup giyerek mastürbasyon yapıyordum. Ve artık adamı arzuluyordum resmen. Yaptığım mastürbasyonlar sırasında kapıcının beni becerdiğini hayal ediyordum ve aldığım zevk inanılmaz derecedeydi. Fakat bu kadarı elbette benim gibi bir Nemfoman için yeterli değildi…

Oynadığım oyunlar çok basit bir şekilde başladı; akşamları kapıcının boşaldığı külotları altıma giyip, üstüme kısa bir tişört veya askılı giyerek, altımda sadece o malum külotla kapıcının çöpü almak için gelmesini bekliyordum. Ve adama o halde kapıyı açıyordum. Bunu ilk yaptığım gün adam öyle bir renk değiştirmişti ki, kalp krizi geçirecek sanmıştım. Ne de olsa; hangisine yakın olduğunu söylemek güç olsa da, 40’la 50 yaş arası, hafif göbekli, bıyıklı ve pis sakallı, biraz kelleşmiş, çok klişe bir kapıcıydı. Kapıya geldiği zamanlarda gittikçe daha cüretkar ve kışkırtıcı açmaya başlamıştım kapıyı. Ve açık seçik o gün içine boşaldığı külotu giydiğimi gösteriyordum adama. Apartmandan çıkarken de merdivenlerin altında eteğimi uygun bir açıdan görmek için hazır oluyordu. Ben de ona daha fazlasını göstermek için bacaklarımı iyice açarak iniyordum. Hatta son zamanlara doğru altıma iç çamaşırı giymeden ultra mini eteklerle şov yapmaya başlamıştım adama. Kapalı garaja girdiğimde de fırsatı kaçırmamaya çalışıyordu. Bazen elim kolum dolu geldiğimde, yardım etme yalanı altında vücuduma dokunuyor, hatta bazen elimdekilerin düşmesini sanki engellemeye çalışıyormuş gibi arkamdan kalçalarıma yaslanıyordu.

Bu şekilde bir sene geçtikten sonra bir gün, yöneticiden apartman görevlisinin bir hafta içerisinde işten ayrılacağını ve köyüne döneceğini öğrendim. Beni gün içinde heyecanlandıran oyunlarımı kaybedecektim ve buna üzülmüştüm gerçekten. Oyuncağı elinden alınan çocuk gibi hissediyordum kendimi. Ve o anda; kapıcı gitmeden kendimi ona becertmek istediğime karar verdim. Nasıl olsa köyüne dönüyordu artık ve sonrasında istese de rahatsız edemezdi beni. Ben de, bir sene boyunca dolaylı yoldan da olsa beni inanılmaz tatmin eden bu adamı gerçekten içimde hissedecektim. Yalnız bir sorun vardı; kapıcı, kendi konumu nedeniyle adım atamazdı bunun için. Adımı benim atmam lazımdı ve basit ama etkili bir senaryo hazırladım. Eve yardım etmesi için çağıracaktım. Bazı lambaları değiştirmeme yardım etmesi için.

Cumartesi günü, kapıcıyı çağırmadan önce duş yapıp en çekici kokuları olan vücut losyonlarımı sürdüm. Üstüme, göbeğimin baya üstünde biten bol bir askılı giydikten sonra altıma ultra mini pileli eteklerimden birini giydim. Külot giymemiştim, adamın açık mesajı anlamaması riskini almak istemiyordum. O zaman kullandığım en sexy kokuyu da sürdükten sonra diafona basarak kapıcıyı çağırdım. Gelmesi sadece 5 dakika sürmüştü. Kapıyı açtığımda soluk soluğaydı. İçeri çağırıp bazı ampülleri değiştirirken yardım etmesini istediğimi söyledim. Tasarladığım senaryo basitti. Ben sandalyenin üstüne çıkıp, sözde ampulü sökerken, o alttan her şeyi zaten görecekti ve gerisi çok kolay bir şekilde gelecekti.

Ve tasarladığım şekilde de oldu. Daha ilk ampul değiştirme sırasında eteğimin altından bütün bacak aramı gören kapıcı, beni tutma bahanesiyle ellerini dizlerimin üstüne koydu. Benden ses gelmediğini görünce de kısa sürede elleri yukarı çıkmaya başladı. Ben daha ampulü söktüğüm sırada elleri zaten neredeyse amımın dış dudaklarımın kenarındaydı. Gözlerimi indirip onun bakışlarını yakaladığımda daha da ileri giderek bir parmağı ile dudaklarımın arasına girdi. Benden gelen zevk inlemesini duyduğunda artık hiçbir çekincesi kalmamıştı. Beni oradan kucağına alıp yatak odama götürdü ve başka hiçbir şey yapmaya gerek duymadan pantolonunu indirdi ve çoktan kabarmış olan sikini içime soktu. Bacaklarımı beline dolayarak iyice kasıklarıma bastırdım adamı ve çok kısa bir sürede bütün spermlerini içime boşalttı. Orgazm’a bir adım bile yaklaşamamıştım, ama aldığım zevk inanılmaz boyutlardaydı. Bu kaba adamın altında inlemek başka türlü bir tatmindi benim için. Sadece bedenimi değil, bütün benliğimi becermişti kapıcı. Kültür farkımızı, beni becererek ortadan kaldırmıştı sanki…

Bir süre içimde kalarak soluk soluğa üstüme yığıldı. Ben de bir yandan, altında belimi oynatarak içimdeki sikkinden zevk almaya çalışıyordum. Nefesini bir düzene soktuğunda, içimden çıkarak uzandı ve beni saçlarımdan çekerek dudaklarımı sikine bastırdı. Hareketleri çok sertti ve ara sıra hakaret ediyordu ve bu beni feci şekilde tahrik ediyordu. Kısa bir oral seks sonrası siki tekrar kabardığında, beni yüz üstü çevirerek bu sefer götümden zorlamaya başladı beni. Götümden sikilmeye pek alışık değildim, özellikle böylesine kalın bir sik tarafından. Ne kadar zorlasa da götüme ancak sikinin başı biraz giriyordu ve ben de çığlık atmamak için yastığa yüzümü gömmüş haldeydim. Bir ara geri çekildiğinde, nefes nefese, “Çekmecede losyon var!” diyebildim, yatağın yanındaki komidini işaret ederek. Normal şartlarda bu kadar kalın bir sikle anal seksi düşünmezdim bile, ama bu adamın beni olabilecek her şekilde becermesini, bana sahip olmasını istiyordum.

Uzanarak losyonu aldı ve hızlıca, kaba hareketlerle göt deliğime sürmeye başladı. Yeteri kadar losyon sürdüğünü düşündüğünde sikini deliğime dayayarak tekrar yüklenmeye başladı. Bu şekilde bile içime girmesi zor oldu. Milim milim içime doğru ilerlerken canım inanılmaz bir şekilde acıyordu ve avaz avaz bağırmamak için dudağımı ısırıyordum. Tamamı içime girdiğinde bir süre o halde durdu ve bu durumda bile zar zor nefes alıyordum. Yavaşça hareket etmeye başladığında, sikini her içime doğru ittiğinde nefesim kesiliyor, gözlerim kararıyordu. Alışmam uzun süre aldı, fakat alışmam kapıcının umurunda değildi zaten. Kısa sürede temposunu arttırarak daha da hızlandı. Her yüklenişinde gözlerimde şimşekler çakıyordu sanki. Bir kez boşaldığından bu sefer uzun sürmüştü. Sonunda boşaldığında götümdeki acı inanılmazdı. Kapıcı, ter içinde yatağıma sırt üstü devrildiğinde, ben bir süre aynı pozisyonda kaldım. Gözlerimden yaşlar geliyordu…

Kendimi zorlayarak kalktım ve bacaklarımın titremesine hakim olmaya çalışarak güçlükle banyoya gittim. Kendimi sıcak suyun altına atarak bir süre hareketsiz kaldım. Bir süre sonra suyu soğuğa çevirerek, buz gibi suyun beni canlandırmasını bekledim. Kendime biraz geldiğimde hızlıca temizlendim ve duştan çıkarak kurulandım. Yatak odama geri döndüğümde kapıcı halen oradaydı. Çoktan gitmiş olduğunu düşünüyordum, ama benimle işinin daha yeni başladığı ortadaydı. Kabaca, “Nerede kaldın orospu?” diyerek karşılamıştı beni. Bu tavrı; içimdeki Nemfomanın uyanarak, olabilecek en istekli şekilde cevap vermesi için yeterli oldu. Üstümdeki bornozu bir kenara atarak, yatağa, yanına gittim. Bütün geceyi birlikte geçirdik. Sabaha kadar içimden çıkmamıştı. Buna sevişmek denemezdi, yaptığımız sadece seks idi ve olabildiğince sertti.

Kapıcı sabah giderken her yerim mosmor olmuştu ve iki deliğimde biriken spermler artık çarşafıma sızıyordu. Kendime gelebilmek için ertesi güne kadar uyumam gerekti. Kapıcının vücudumda bıraktığı morlukların ve bacak aramdaki zedelenmenin iyileşmesi için çok daha fazla zaman gerekecekti…

İki gün sonra; okuldan eve geldiğimde, binanın girişinde yığılı eşyalar gördüm. Kapıcı, eşi ve çocukları; tahminimce gelecek olan kamyonu bekliyorlardı. Yanlarından geçip, apartmana girerken göz göze gelmemeye çalışsam da; kapıcının yüzündeki alaylı gülümsemeyi ve eşinin gözlerindeki nefreti gayet rahat hissetmiştim!

9 comments